31 Ekim 2009 Cumartesi

Kolesterol İyi Kolesterol-Kötü Kolesterol

Kolesterol nedir?
Kolesterol yaşam için gerekli olan mum kıvamında yağımsı bir maddedir. Kolesterol beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak hormon (kortizon, seks hormonu....), D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir. Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına (arteriyoskleroz) yol açar. Arteriyosklerozda damar duvarında biriken tek madde kolesterol değildir; akyuvarlar, kan pıhtısı, kalsiyum... gibi maddeler de birikir. Toplumda arteriyoskleroz için damar sertliği, damar kireçlenmesi gibi ifadeler de kullanılmaktadır.Damarlar tüm vücutta yaygın olarak bulunur ve kalp, beyin, böbrek... gibi organlara kan taşıyarak bu organların görev yapmasını sağlar. Kolesterol hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin; kalbi besleyen atardamarlarda (koroner arterler) kolesterol birikimi olursa göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Böbrek damarlarında kolesterol birikimi yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.

İyi kolesterol-Kötü kolesterol
Kolesterol, yağımsı bir maddedir. Normal koşullarda, yağ suyun içinde çözünmez. Kolesterol de su özelliklerini taşıyan kanda normal koşullarda çözünmez. Kolesterol, kanda çözünmesi ve taşınması için karaciğerde bir protein ile birleştirilir (paket edilir). Bu kolesterol ile protein birleşimine lipoprotein adı verilir. Değişik tipte lipoproteinler vardır:1.LDL (low density lipoprotein, düşük yoğunluklu lipoprotein): Kötü huylu kolesteroldür.2.HDL (high density lipoprotein, yüksek yoğunluklu lipoprotein): İyi huylu kolesteroldür.HDL ve LDL kolesterolden başka lipoproteinler de vardır.
Yağ metabolizması bozukluğu olan hastaların yaptırdığı diğer bir kan incelemesi de trigliserid ölçümüdür. Trigliserid de kolesterol gibi kanda çözünen bir yağdır. Kan trigliserid düzeyi ile arteriyoskleroz arasındaki ilişki kolesterol kadar belirgin değildir.

kaynak:saglik.tr.net

Şişmanlık

Şişmanlık (obezite); vücut yağ miktarının sağlığı bozacak düzeyde artmasıdır. Enerji alımının enerji tüketiminden daha fazla olduğu durumlarda ortaya çıkar. Şişmanlık sadece estetik açıdan değil bazı hastalıkların ortaya çıkışını kolaylaştırması, yaşam süresini olumsuz yönde etkilemesi gibi nedenlerle önemli bir sağlık sorunudur.

Şişmanlık; kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, safra kesesi hastalıkları ve bazı kanser türleri ile ilişkisi olan, insan yaşamını kısaltan ve yaşam kalitesini bozan bir hastalıktır.

Şişman kişilerin zayıflamak için gösterdikleri çabalar çoğunlukla sonuçsuz kalmakta ve verilen kiloların zaman içinde geri alındığı gözlenmektedir. Genellikle şişmanlamak kolay, zayıflamaksa güçtür. Bu nedenle şişmanlığın tedavisinden önce, önlenmesi doğrudur. Şişmanlığın önlenmesinde en önemli kural, küçük yaştan itibaren yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması ve enerji dengesine uygun bir beslenme alışkanlığının kazandırılmasıdır.


kaynak:saglık.tr.net

Meme Kanserinde Korunmaya Dair

Meme kanserine günümüzde neden olan faktörler nelerdir?

Meme kanseri üretken yaşta kadınlar arasında sıklıkla görülen bir kanser türüdür ve nadir de olsa erkeklerde de görülebiliyor. Günümüzde kanseri ortaya çıkartan en önemli faktörler şu şekilde sıralayabiliriz. Hastaların genetik özellikleri, hastalara ait bazı özellikler, kansere ortam hazırlayabilecek bazı riskler. Örneğin adetin erken yaşta başlaması, geç menopoz, doğum yapmamak, süt emdirmemek, aşırı kilo, aşırı alkol tüketimi gibi nedenler meme kanserinde risk faktörü olarak nitelendirilmektedir.

Meme kanserinden nasıl korunulabilir?

Her kanser türü gibi meme kanseri de sessiz ve gizli seyreder. Klasik belirtisi, memede hastanın farkettiği veya doktor tarafından muayene sırasında saptanan kitlenin varlığıdır. Hastalığın erken tanısı derken, daha kitle ele gelmeden kanserin ortaya çıkarılmasını anlıyoruz. Modern teknolojik yöntemler sayesinde uzman doktorlar meme kanserine erken tanı koyabiliyorlar.

Bu nedenle 30 yaş sonrası kadınların her yıl en az bir kez meme muayenesi için doktora başvurmaları ve 40 yaşına kadar her yıl ultrasonografi yaptırmaları tavsiye edilmektedir. 40 yaş sonrası ise fizik muayeneye, ultrasonografi ile birlikte mutlak olarak mamografi de tetkiklere eklenmeli. Böylece memede daha kitle oluşmadan kanseri belirleyebilecek bir takım bulgular elde edilir ve erken zamanda biyopsi veya cerrahi girişimler gündeme gelebilir.

Günümüzde meme kanserini artıran etkenler var mıdr?

Meme kanserine, modern toplumlarda oldukça sık rastlanılıyor. Gelişmiş toplumlarda, gelişen ve gelişmemiş toplumlara oranla çok daha fazla. Örneğin ABD’de her 8 kadından 1’i yaşamları boyunca meme kanserine yakalanma riski içindeyken, Uzakdoğu’da ve gelişen toplumlarda bu oran 20 ile 26 kadında 1'dir. Ancak son zamanlarda Uzakdoğu ülkelerinde Batılılaşmaya yönelik bir yaşam değişikliği, bu oranı 15 ile 20 arasında 1 kadına indirgediği bildiriliyor.

Buna kısaca Batılılaşma yani modern yaşam dersek ülkelerdeki sosyoekonomik ve teknolojik gelişim, meme kanseri görülme sıklığında son 10 yılda belirgin bir artış ortaya çıkartmıştır. Bu etkenler adetin erken yaşta başlaması, menopoz yaşının ileri yaşlara uzaması nedeniyle kadınların daha fazla östrojen hormonuna maruz kalmaları, meme kanseri artışını tetikleyen bir etmen olarak düşündürmekte.

Yine modern yaşamda kadınların genç yaşta anne olmaları, daha az süt emdirmeleri veya hiç doğum yapmamaları kanserin ortaya çıkışını etkileyici unsurlardır. Ortamdaki kimyasal maddeler, radyasyona maruz kalma, çevre kirliliği, bazı hormonların düzensiz kullanımı bu etkenler içerisinde sayılabilir. Dikkatsiz beslenme nedeniyle oluşan kilo artımları, aşırı alkol tüketimi, hareketsizlik ve egzersiz yapmama gibi nedenler de meme kanseri için tetikleyici nedenler arasında sayılıyor.

Özetleyecek olursak, Batılılaşma diye nitelendirilen sosyal yapının aslında medeniyetin ilerlemesi ile yakın ilgisi olduğu, modern teknolojinin insana sayısız yararlar sağlarken diğer yandan da bazı problemleri ortaya çıkardığı izlenimini yadsıyamayız. İşte bu sorunlardan biri de hanımların korkulu rüyası meme kanseri.

Kanserden korunmada değitirilebilir veya değitirilemez faktörler neler?

Özellikle meme kanserinde değiştirilemez risk faktörlerinin başında genetik geçiş özelliği sayılabilir. Birinci derece yakın kan akrabalarında meme kanseri saptanmış bir kadının meme kanseri olabilme riski, ailesinde kanser olmayanlara oranla iki ila üç kat daha fazladır. Bu oran ailesinde iki veya daha fazla kişide meme kanseri olan kadınlarda 4 ila 6 katına kadar çıkabiliyor. Erken adet görme değiştirilemez faktörler arasında sayılır.

Memede kanser öncesi oluşabilecek hücresel değişiklikler de (atipi, hiperpilazi diye nitelendirilen) değiştirilemez faktörler arasındadır. Değiştirilebilecek faktörler ise, ilk kez anne olma yaşı, anne olmak, süt emdirmek, kilo almamak, düzenli egzersiz yapmak, bir takım ek hormonal ilaçlardan uzak kalmak sayılabilir.

Kaynak:E-kolay

Seks Performansını Arttırabilecek Tavsiyeler

Tek seferlik başarısızlıkta hemen panik olmayın: Cinsel performansınız fiziksel sorunlar kadar uyku seviyeniz, stres düzeyiniz, duygusal durumunuz, ortam, partneriniz gibi pek çok faktörden etkilenir. Tek sefer başarısızlığı nihai sonuç zannetmeyin. Sorununuz devam ediyor ve cinsel yaşam kalitenizi azaltıyorsa doktorunuza danışın.

Cinsel sorunlar kader değildir: Her türlü cinsel sorununuzun bir tedavisi olduğunu sakın unutmayın. Önemli olan zamanında doktorunuza başvurmanızdır.

Seksi Akışına Bırakın: Cinselliği her zaman zaman, mekan ve koşulların uygun olduğu anda yaşayamazsınız. Çok yorgun olsanız da, kendinizi bakımsız hissetseniz de bazen kendinizi kendiliğinden gelişen karşılıklı istekler oluştuğunda bunun keyfini çıkarın.

Sağlık sorunlarınızı geciktirmeyin: Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, yüksek kolesterol, kanser, hormonsal dengesizlikler ve depresyon gibi sağlık sorunları erkeklerde sertleşme problemi, kadınlarda orgazm ve uyarılma sorunları başta olmak üzere çeşitli cinsel sorunlara yol açabiliyor. Bu açıdan, genç yaşlardan itibaren, düzenli sağlık kontrolleri yaptırmanız sağlıklı bir cinselliğin anahtarı olacaktır.

Gribe Karşı Faydalı Olabilecek Besinler (3)

Lahana: Ispanak ve lahana gibi koyu yeşil renkli yaprağa sahip sebzeler, bağışıklık sistemini gribe karşı güçlendiren D vitamini bakımından zengindir.

Mantar: Beta-glucan isimli gribe karşı koruyan bir madde içerir. Bağışıklığın grip virüsünü tanımasını ve onu yok etmek için harekete geçmesini sağlar.

Yulaf: Lif, E ve B vitamini ayrıca bağışıklık sistemini güçlendiren mineraller ve beta-glucan’lar bakımdan zengindir.

Elma: Bilim adamları, düzenli olarak elma yiyen insanların gribe yakalanma riskinin azaldığını ortaya koydu. Günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 25’ini karşılar.

Kırmızı et: Bağışıklık sistemini harekete geçirmek için kırmızı et tüketmek gerekiyor. Yetişkinlerin günde ortalama 40-60 gram et tüketmesi tavsiye ediliyor.

Balık: Omega 3 tüketimini artırarak grip ve benzeri enfeksiyonları uzakta tutabilirsiniz. Haftada 2 porsiyon balık tüketilmeli.

Soğan: Doğal antibiyotikler içerir. Bunun yanında gribe karşı bağışıklık sistemini güçlendiren “quercetin” isimli bir madde de bulundurur.

Gribe Karşı Faydalı Olabilecek Besinler (2)

Tavuk suyuna çorba: Vücutta mukus üretimini artırarak gribin boğaz ağrısı ve öksürük gibi etkilerini yatıştırmaya yardımcı olur.

Sarımsak: Sülfür maddesi grip sezonunda bu hastalığa yakalanma riskini 2.5 kat azaltıyor ve virüsü öldürme özelliği de bulunuyor. Taze sarımsak daha etkili.

Zencefil: İçeriğinde doğal olarak bulunan “gingerol” maddesi, her türlü enfeksiyonu uzakta tutmaya yardımcı. Zencefil çayını tercih edebilirsiniz.

Ceviz: Antioksidan selenyum soğuk algınlığı, grip ve kansere karşı koruma sağlar. İçindeki selenyum oranı diğer tüm gıdalardan 10 kat oranında daha fazladır.

Turunçgiller: Önemli bir C vitamini kaynağıdır. Özellikle sigara kullanıyorsanız gribe yakalanma riski daha yüksek olduğu için bol bol C vitamini almanız gerekiyor.

Bal: Doğal olarak antibakteriyel özelliklere sahiptir. Çaya ya da yoğurda katarak tüketirseniz etkisi daha da güçlü olur.

Gribe Karşıda Faydalı Olabilecek Besinler (1)

Domuz gribi hastalığına yakalandığınız zaman virüsü yenebilmek için en önemli önkoşul, bağışıklık sisteminizin güçlü olması. İşte bağışıklık sistemini domuz gribine karşı güçlü tutmak için tüketmeniz gereken gıdalar:


Kırmızı biber: Portakalda bulunan C vitamininin 2 katını içerir. C vitamini gribin etkisini yüzde 80 oranında azaltabilecek kadar güçlü bir silahtır.

Yoğurt: İçinde bağırsaklarda mikroplarla savaşan yararlı bakteriler olan probiyotik bulunur. Böylece grip virüsü vücutta barınamaz.

Yeşil çay: Bağışıklığı güçlendiren “epigallocatechin gallate” isimli kimyasalı içerir. Günde 3 fincan tavsiye ediliyor.

Ginseng: ABD’li bilim adamları günde 2 tane 200mg’lık ginseng kökü kapsülü alan insanların grip riskinin yüzde 31 azaldığı belirlendi. Bağışıklığı harekete geçirir.

Badem: Hastalıklarla savaşan antioksidan E vitamini bakımından zengindir. Gripten korunmak için her gün bir ara öğün olarak 24 tane badem yemeye çalışın.

Taze patates: İçindeki “beta carote ”, gribe karşı koruma özelliğini verir. Vücutta A vitaminine çevriliyor ve grip tedavisinde önemli rol bir oynuyor.

İçtiğimiz Sudan Domuz Gribi Bulaşırmı ?

İçme, kullanma ve havuz sularıyla bulaşma gösterilmemiştir.

Hastalığa yakalanan kişiler , belirtilerin başlamasından bir gün öncesi ve 7 gün sonrasına kadar bulaştırıcıdırlar.



Hastalıktan korunmak için ellerimi nasıl yıkamalıyım?


Ellerinizi 15-20 saniye süreyle su ve sabunla yıkamalısınız. Su ve sabuna ulaşamadığınız yerlerde alkol içeren el antiseptikleri kullanabilirsiniz. Şekillerle el yıkamayı görmek için

Çocuklarda Acil Müdahale Gerektiren Haller

Hızlı veya zor nefes alma
Vücutta solgunluk ya da morarma
Beslenememe
Uyarılara cevapta azalma ve uykuya meyil
Huzursuzluk
Ateşle beraber döküntü görülmesi





Domuz gribiyle alakalı bilgilerimizin bir kısmı sağlık baknlığı sitesinden alınmıştır

Kuş Gribi-Domuz Gribiyle Bağlantısı Nedir?

Hastalık Avian influenza ve Tavuk vebası olarak da adlandırılmaktadır. Avian influenza virüslerinin sebep olduğu kanatlı hayvanların çok bulaşıcı ve öldürücü bir hastalığıdır. Kuş gribi, kümes hayvanlarını daha çok etkilemekle birlikte, bütün kanatlı hayvanlarda ve domuzlarda görülür. Hastalık ayrıca domuzlara, atlara, balina ve fok balığına da bulaşabilir.

Kuş gribi influenza virüs ailesinin mutasyon geçirmiş bir versiyonudur ve domuz gribiyle bağlantısı aynı aileden olmalarıdır zaten domuz gribi melez bir virüstür

Domuz Gribinden Korunma Yollari

Aşağıdaki önlemleri alarak sadece gripten değil; grip gibi solunum yoluyla bulaşan tüm hastalıklardan kendinizi koruyabilirsiniz:

Öksürme ve hapşırma sırasında ağzınızı ve burnunuzu bir mendil ile kapatınız. Mendilinizi kullandıktan sonra çöp sepetine atınız.
Öksürdükten ve hapşırdıktan sonra ellerinizi bol sabun ve suyla yıkayınız. Alkol içeren el yıkama antiseptikleri de etkilidir.
Kirli ellerinizle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmayınız.
Domuz gribine yakalanırsanız, belirtilerin başlamasından 7 gün sonrasına ya da belirtilerinizin tamamen geçmesinden bir gün sonrasına kadar evde istirahat ediniz.
Hastalığın bulaşmaması için çevrenizdeki kişilerden uzak durunuz.
Bulunduğunuz mekanı sık sık havalandırınız.

Adı Neden Domuz Gribi ?

Bu virüse “ domuz gribi” denmesinin sebebi, domuzlar arasında görülen grip virüslerine çok benzediğinin gösterilmiş olmasıdır. Bu yeni virüs insan, domuz ve kuş virüslerinin bir karışımıdır.

İsmi bu yüzden domuz gribidir virüs melez bir virüstür

Domuz gribi A(H1N1) virüsü bulaşıcıdır ve insandan insana geçmektedir

Domuz gribinin belirtileri, insanlarda görülen grip belirtilerine benzerdir. Bunlar:
Ateş,
Öksürük,
Boğaz ağrısı,
Yaygın vücut ağrısı,
Baş ağrısı,
Üşüme ve
Yorgunluk
gibi belirtileri içermektedir. Bazı vakalarda kusma ve ishal de görülebilmektedir

Balayı gecesi Korkusu (Zifaf)

1) Erkekten Kaynaklanması:
Erkeğin, özellikle ilk cinsel ilişki girişimi gerdek gecesi olacaksa, böyle bir durum başarılı olup olamayacağı kaygısına neden olur. O güne kadar hiçbir sertleşme sorunu olmayan erkek, bu tedirginlikle başarısızlık korkusu (Performans anksiyetesi) yaşar ve bu heyecanla da sertleşme sağlayamaz. Erkek o gece kendini ispatlamak zorunda bırakıldığında bu yoğun stres altında başarısızlıklar da yaşanabilir.

Bu durum devamında da bir cinsel stres haline gelebilir. Tam da bu noktada eşinin ve veya çevrenin olumsuz etkisi, beklentilerin karşılanmadığı hissiyle özgüveninin de yitirmesine sebep olur ve kısır döngüye girerek, aylar boyu sertleşme sağlayamaz.

2) Kadından Kaynaklanması:
O güne kadar hiç ilişkide bulunmamış genç kız, ilk ilişkide canının acıyacağı ve bir kanama olacağı korkusuyla gerdeğe girer. Bu kaygı ve korku nedeniyle de kendisini kasmaya ve ilişkiye izin vermemeye başlar. Bu duruma vaginismus denir ve tıpkı erkekte olduğu gibi kadında da aynı mantıkla kısır döngüye kadar gidebilir. Eşinin böyle bir durumuyla karşı karşıya gelen erkekte de bir süre sonra psikolojik etkiyle sertleşme sorunu veya cinsellikten uzak durma eğilimi başlar ve hem kadının hem de erkeğin tedavi edilmesi gereken bir sürece sebep olur.

Bayanlarda Cinsel Sorunlar?

Çeşitli iç ve dış cinsel organlar (vajina, clitoris, uterus gibi), kadınların cinsel fonksiyonlarına katılır. Erkeklerdeki sertleşme düzenine benzer şekilde, kadınlarda da vajinaya kan akımı artar. Bu da vajinada nemlenmeye ve klitoriste sertleşmeye neden olur. Cinsel tahrik sırasında, cinsel organların kan akımı ve duyarlılıkları artar, vajinal kanalda nemlenme olur. Orgazm sırasında ise, uterusun ve çevredeki kasların ritmik kasılmaları görülür. Beyinde, hipotalamus ve limbik sistem denilen yapılar, tahrik sırasında rol alırlar. Bazı biyokimyasal maddeler (VİP ve NO gibi), kasların gevşemesinde ve kan akımının artmasında etkilidir. Ayrıca çeşitli hormonlar da, kadınlardaki cinsel fonksiyonları etkiler. Östrojen, vajinanın hücresel devamlılığında ve kan akımında, androjenlerin ise istek, cinsel tahrik ve orgazm üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır.

VÇeşitli iç ve dış cinsel organlar (vajina, clitoris, uterus gibi), kadınların cinsel fonksiyonlarına katılır. Erkeklerdeki sertleşme düzenine benzer şekilde, kadınlarda da vajinaya kan akımı artar. Bu da vajinada nemlenmeye ve klitoriste sertleşmeye neden olur. Cinsel tahrik sırasında, cinsel organların kan akımı ve duyarlılıkları artar, vajinal kanalda nemlenme olur. Orgazm sırasında ise, uterusun ve çevredeki kasların ritmik kasılmaları görülür. Beyinde, hipotalamus ve limbik sistem denilen yapılar, tahrik sırasında rol alırlar. Bazı biyokimyasal maddeler (VİP ve NO gibi), kasların gevşemesinde ve kan akımının artmasında etkilidir. Ayrıca çeşitli hormonlar da, kadınlardaki cinsel fonksiyonları etkiler. Östrojen, vajinanın hücresel devamlılığında ve kan akımında, androjenlerin ise istek, cinsel tahrik ve orgazm üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır.

Kaynak:Ntv

Cinsellikle Bulaşan Hastalıklar?

HIV ( AIDS virüsü), hepatit B virüsü ve frengi mikrobu kanda da bulunduğundan cinsel ilişki dışında kan yolu ile de bulaşabilen hastalıklardır. Bulaşmada kontrolsüz kan nakli, steril ( mikroplardan arındırılmış) olmayan şırınga ve iğneler, kesici ve delici aletler de rol oynar. Damar içi uyuşturucu bağımlılarının kullandıkları şırınga ve iğneler ile bu hastalıkların bulaşma riski vardır.


Cinsel temastan sonra hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için geçen süre (kuluçka süresi) hastalıktan hastalığa fark gösterir. Her zaman belirti olmayabilir. Bu süre günler ( bel soğukluğu ), haftalar ( klamidyoz,hepatit B ), aylar ( frengi ) ya da yıllar (AIDS) olabilir. Bazen de rahatsız etmeyecek kadar hafif belirtileri olabilir. Özellikle kadınlarda bazen hiç belirti görülmez. Ancak, tedavi edilmediği sürece, belirtisiz enfeksiyonu olanlar, bilmeden hastalığı başkalarına bulaştırırlar.

Güvenli cinsel ilişki kurunuz: Cinsel yolla bulaşan hastalığı olmayan, başka biriyle ilişkisi olmayanlarla ve tek bir eşle cinsel ilişki kurmaya özen gösterin. Sizin tek eşiniz olabilir. Ama eşinizin başka eşi olmadığından da emin olunuz.
Şüpheli her ilişkide: Başkasıyla cinsel ilişkiye girdiğini bildiğiniz ya da düşündüğünüz herkesle kurulan ilişki şüphelidir. Kondom(kılıf) kullanın. Güvenli cinsel ilişki için kondom kullanımıyla ilgili ayrıntılı bilgi edinin.

Cinsel İsteksizlik

Cinsel isteksizliği ikiye ayırmak lazım. Biri psikolojik sebepleri, iki organik sebepleri. Cinsel isteği sağlayan hormon kadında ve erkekte aynı, testesteron, erkeklik hormonu. Hem erkekte cinsel isteği yönlendiriyor. Kadında da erkeklik hormonu cinsel isteği yönlendiriyor. O yüzden testesteron düzeyine bakmakta yarar olabilir. Onun dışında psikolojik bir takım sebepleri olabilir. Çocukluğunda yaşadığı bir takım deneyimler. Cinsellikten tiksinme. Bir takım psikolojik sebepleri olabilir. Böyle hastalara ilk önce hormon testleri yapılıyor. Ondan sonra eğer hormon testleri düşükse, bu hastayı 6-8 hafta tedaviyle cinsel isteğini arttırmak mümkün olabilir. Eğer organik temeli yoksa, o zaman bu kişinin psikiyatrlar tarafından sebebe yönelik tedaviyle değerlendirilmesi uygun olur

Erken Boşalma?

Alman bilim adamları, erken boşalma sorunu olduğunu düşünen birçok erkeğin, herhangi bir fizyolojik bozukluğunun olmadığını belirledi. Rheinische Post gazetesinde yer alan haberde, ürolog Frank Sommer’in 45 çift üzerinde yaptığı araştırmaya yer verildi. Çiftleri kronometreyle yatağa gönderen Sommer, erken boşalma sorunu olduğunu düşünen erkeklerin, diğer erkeklerden sadece 31 saniye daha erken orgazm olduğunu saptadı.
Araştırmaya 25 ila 40 yaşlarında toplam 45 erkek katıldı. Bunlardan 15’i erken orgazm olmaktan şikayetçi, 15’i cinsel hayatından memnun kişiden, kalan 15’i ise Avrupa’da görevli ürologlardan oluştu. Erkeklerin eşlerinin penetrasyon ile orgazm arasındaki süreyi ellerindeki kronometreyle ölçtüğünü belirten Sommer, erken boşalmaktan şikayetçi erkeklerin ortalama 2 dakika sonra, memnun erkeklerin 3 dakika sonra, ürologların ise yaklaşık 6 dakika sonra orgazm olduklarını söyledi.
Araştırma sonucuna göre, 2-3 dakika içinde orgazm olan erkeklerin herhangi fizyolojik bozukluğunun olmadığını kaydeden Sommer, ayrıca ilişki sırasında bu sürenin daha uzun veya daha kısa algılanabileceğini söyledi.
Sommer, deneye katılan çiftlerin en az iki yıl beraber olduklarını, deneylerin de birkaç gün arayla üç kez yapıldığını belirtti.

Kaynak:Ntv

Kötü Anılar Gerçekten Silinebilirmi ?

Hollandalı bilim adamları, kötü anıların genellikle kalp hastalarında kullanılan “beta bloke edici” ilaçlarla silinebildiğini öne sürüyor.

Hayvanlar üzerinde yapılan denemelerde, ilacın beyindeki kötü anıların canlanma mekanizmasına müdahale edebildiği görüldü. İlaç daha sonra 60 kadın ve erkek denek üzerinde denenirken, bu kişilere gösterilen fotoğraflarla önce hafızalarında rahatsızlık verici anılar oluşturuldu, sonra da bu anıların aynı fotoğraflar gösterilerek canlandırılmasına çalışıldı.

Deneklerin bir bölümüne ilacın kullandırıldığını, diğer gruba ise placebo verildiğini belirten uzmanlar, ilacı kullanan grubun korku uyandıran fotoğraflar karşısında az tepki verdiğini, diğer grubun tepkilerinin ise daha güçlü olduğunu belirtti.

Bir gün sonra ilaç kullandırılan deneklerin ilacın etkisinden çıkmalarından sonra aynı teste tekrar tabi tutuldukları, yine ilacı kullanan grubun, placebo kullanana göre çok daha zayıf tepki verdiği tespit edildi.

Bilim adamları, bu testler sonucunda ilacın kötü ve ürkütücü anıları silmekte etkili olduğu sonucuna vardı. Bilim adamlarına göre ilaç kötü anının yeniden canlanmasını önlüyor ve beynin bu anıyı tekrarlamasının önüne geçiyor.

KAYNAK:NTV

24 Ekim 2009 Cumartesi

Omega 3 Balık Yağı ve Faydaları

Omega 3 çok zengin bir besin kaynağıdır.Genelde balıklarda bulunan bu çok değerli besin nadir ve oldukça az oranlarıyla bazı besinlerdede bulunabilir ceviz,keten tohumu ve badem bunlar arasında en bilinenleridir.

OMEGA 3 NELERE İYİ GELİR?

omega 3 ani ölüm riskini düşürür
kalp çarpıntıları için yan tedavi olarak oldukça başarılıdır
günde 3000 mg omega 3 alınarak alzheimer hastalığı riski %50 azaltılabilir
Kalp damar hastalıkları ve pankreatit (pankreas iltihabı) günlük 1000 mg omega 3 kullanımıyla %30-50 oranlarında azalır.

Domuz Gribi Nasıl Bulaşır?

-Öksürük ve hapşırma yoluyla virüsü hasta kişiden alabilirsiniz.

-Herhangi bir noktaya bulaşmış virüsü elllerimizle temas nedeniyle elimize aksettirebiliriz eğer elimize temizlemeden gözümüze yüzümüze vey ağzımıza buaştırırsak virüsü vücudumuza almış olabiliriz.

-Evimizde okulumuzda veya toplu olarak kullndığımız yapılarda hijyene her zamankinden fazla önem vermeliyiz.

-Ellerimizi sık sık yıkamalıyız

-Öpüşerek selamlaşmaya son vermeliyiz

Domuz Gribi Nedir ?

Domuz gribi kuş gribi,normal insan gribi ve domuz tipi gribinin karışmış bir melezidir.Normal insan tipi gribe göre çok daha güçlüdür ve önlemler daha sert olmalıdır ilk olarak meksikada gözlemlenmiştir.Bilimsel ismi A influenza H1N1 dir.Çocukların hastalığı daha hızlı yaydığıda tesbit edilmiştir peki aranması gereken belirtiler nelerdir ?


Yakınmalarının artması
Hızlı veya zor nefes alma
Uyarılara cevapta azalma ve uykuya meyil
Huzursuzluk
Ateşle beraber döküntü görülmesi

20 Ekim 2009 Salı

Kanser

BİR DAMLASI BİLE KANSERE NEDEN OLABİLİR ALKOL
Bilim adamları yaptıkları son çalışmalar ile alkolün dozajı ne kadar az olursa olsun rahatlıkla kansere neden olabileceğini gösterdiler.Yaptıkları çalışmalar vücuda girdikten sonra kanser yapıcı moleküle dönüşen alkolün meme,ağız,kalın bağırsak,karaciğer ve yemek borusu kanseri riskini %168 e kadar yükseltebildiği ortaya çıktı onun için ''yaa ben kararında içiyorum bana bişi olmaz'' demesininde bir anlamı kalmamış oldu :)
KANSERDEN KORUNMAK İÇİN
Taze meyve ve sebze tüketimini arttırmalıyız kırmızı et tüketimini haftda bir-iki kezle oda toplamda 150 gramı geçmeyecek şekilde yapmalıyız sürekli yürüyüş yapmalıyız ve stresi hayatımızdan tamamen atmalıyız

19 Ekim 2009 Pazartesi

Sevgi Bir Rahatsızlıkmı?

Aşk bir insanın yaşayabileceği en karmaşık duygulardan biridir.....

Bu sadece bir başlangıçtı gelin detaylara bakalım.

Gerçek anlamda sevgi salt bilimsel manada bir rahatsızlık olarak görülmüyor,nasıl anneler günü annemizi ve anne benzeri akrabalarımızı(teyze vs.) bize düşündürüyorsa sevgililer günüde sevdiklerimizi ve sevmediklerimizi kıyaslamamızı sağlıyor gerçek bir aşık ise eğer sevgiyi sürekli yaşıyorsa özel bir güne ihtiyaç duymadan sürekli sevgilisini,ona duyduğu ilgiyi ve antitezlerini düşünüyor.Bu açıdan bir hastalık olabilirmi sizce ? yadaa şöyle diyeyim evrende sadece insana özgü olan bu ruhsal durum sizce bir rahatsızlık olabilirmi aslında bu durumu ALLAH ın bir nimeti olarak görebiliriz inanılmaz karmaşık ve bir o kadar mükemmel vücudumuzu bize bağışlayan bizlere nimet üstüne nimet bağışlayan ALLAH Bizi yarattıklarının en şereflisi ilan ederken yığınla nimetlede donatmıştı sevgi bunlardan en çok dikkat çekeni....


Son yıllarda dinamik görüntüleme tekniklerinin yardımıyla sadece beyin yapılarının değil, işlevlerinin de renkli resimler ve kliplerle belirlenebilmesi, iki kulağımızın arasındaki 1.350 gramlık et parçasının fiziksel olduğu kadar duygusal alanda da ne denli olağanüstü karmaşık bir yapıda olduğunu bir kere daha ortaya koyuyor.

İlk paragrafta söylemiştik tekrar edelim sevgi bir rahatsızlık değildir o ALLAH ın nimetidir